Q6QC. Teleskobun icadı 7. yüzyıla dayanır. Teleskop 1608 yılında Hans Lippershey tarafından icat edilmiş olsada ilk olarak 1609 yılında Galileo Galilei tarafından gökyüzünü gözlemlemek için kullanıldı. Teleskobun içinde bulunan mercek türü yakınsak yani bir diğer adıyla ince kenarlı mercek. Teleskobun Temel Amacı Nedir? Bir teleskobun temel amacı yıldızlardan foton toplamaktır. Foton ne diye soracak olursak kısaca ışık demeti diyebiliriz. Toplanan bu fotonlar ışık demeti sayesinde gök cisimlerinin dünyaya mesafesini, ağırlığını, yaşını bulabiliriz. Uzayın, gök cisimlerinin fotoğrafını çekebiliriz. Bu elbette kolay bir süreç değildir. Eğer hava sisli, bulutlu, kirli vb. olursa teleskobun görüş mesafesi azalacağı için doğru veriler elde edilemez. Yazın geceleri daha çok yıldız görmemizin sebebi de budur havanın açık olması. Hubble uzay teleskobu bu gibi sebeplerden dolayı atmosfer dışında kullanılır ve bu sayede daha net gözlem yapılır. Teleskop Çeşitleri Nelerdir? Teleskop çeşitlerini sayacak olursak genelde 7 çeşit diyebiliriz bunlar Radyo teleskobu, X-ışını teleskobu, UV teleskobu, Aynalı teleskop, Mercekli teleskop, Kızılötesi teleskop ve son olarak Optik teleskop. Günümüz Astronomisinde en çok kullanılan teleskop çeşidi Mercekli ve Aynalı teleskoplardır. Halk arasında da mercekli teleskop yaygın olarak kullanılıyor. Aynalı teleskoplar ışığı çok iyi topladığı için Profesyonel Astronomlar tarafından kullanılır. Gelmiş geçmiş en büyük uzay teleskobu ise Cherenkov Hess 2’dir. Teleskobun Çalışma Prensibi Bir teleskobun çalışma prensibini anlayabilmek için şöyle düşünmelisiniz Neden 100 metre uzaklıktaki bir metni, sayıyı veya herhangi bir şeyi okuyamıyoruz. Cevabı hiç de zor değil aslında gözümüze daha doğrusu retinaya düşen nesnenin boyutu çok küçük de ondan. Bu sebepten ötürü daha çok ışık toplayabilen bir araca ihtiyacımız vardır Teleskop. Şimdi gelelim teleskobun çalışma mantığına objektif merceğin odaklanmış olduğu yerden gelen ışık kırılmaya uğrar veya aynalar yardımıyla yansıtılır daha sonra bu ışık demeti bir odak noktasında toplanır ve görüntü büyütülmüş olur. İnsanların göz merceği sabittir ve de bu sebepten dolayı uzaklaştırma, yakınlaştırma yapamayız. Eğer göz merceğimiz sabit olmasaydı belki de gözümüz iyi bir teleskop olurdu.
Uzayı daha önce olmadığı kadar detaylı bir şekilde haritalandırması için Alman ve Rus mühendisler tarafından ortak olarak yapılan eROSITA X-Işını teleskobu, görevine 13 Temmuz 2019’da başladı. Evrendeki yerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak olan bu teleskop ile alakalı detaylar, teleskobun yapılma amacı ve çalışma prensibi ise yazının devamında. Spectrum Roentgen Gamma SRG adlı Alman-Rus ortak çalışması olan bu proje ile, eROSITA’nın uzayı daha önce eşi benzeri görülmemiş bir biçimde detaylı haritalandırması bekleniyor. Teleskobun yapımında 10’dan fazla bilim kuruluşu, şirket ve üniversite yer almış. eROSITA aslında iki adet teleskobun birleşiminden oluşan bir çoklu teleskop. Ana gövdesi, birbiriyle eşit 7 adet ayna modülüne sahip ve bu aynaların her birinde altın kaplama mevcut. Toplamda 54 adet ayna olan bu Alman teleskop sistemine ek olarak, üstünde bir adet Rus yapımı Art XC adlı teleskop daha bulunmakta. eROSITA teleskobu sahip olduğu yedili ayna sistemi sayesinde, x ışını teleskobunun optik yapısını oluşturmakta. Optik yapısı sayesinde ışınlar, ayna yüzeyinden sığ bir açıyla geçerek normalde görülmesi mümkün olmayan x ışınlarını gözlemleme imkânı tanıyor. Bunlara ek olarak, sahip olduğu pürüzsüz 54 adet ayna ile teleskoptan gözlemlenebilen foton sayısının artırılmasını sağlıyor. Gözlemlenebilir foton sayısının artması x ışınlarının daha net görünmesini sağlıyor. eROSITA teleskobunun temel amacı ise karanlık enerjinin varlığını ispat etmek. eROSITA, ilk olarak üzerinde çalışacağı galaksi kümesinin uzay zamandaki dağılımlarını belirleyecek. Galaksi kümelerinin dağılımlarını belirlemesinin ardından, bu kümelerden elde ettiği veriler ile kümelerdeki karanlık enerji varlığının yoğunluğunu belirlemeye çalışacak. Elde edilen yoğunluk verileri sayesinde bilim kuruluşları ve üniversiteler aracılığı ile şu andaki evrenin ölçülebilen enerji yoğunluğuyla karşılaştırılacak. Tüm bunların yanı sıra teleskop, fazla kara deliği, aktif çekirdeğe sahip gezegenleri ve süpernovaları inceleyecek. Evrendeki yerimizi daha iyi bilmemize ve yaşadığımız evreni daha iyi tanımamıza olanak sağlayacak olan eROSITA teleskobu teknoloji ve mühendisliğin ne derece hayret verici bir noktaya ulaştığını bizlere göstermekte. İlginizi çekebilir Başka Galakside İlk Kez Moleküler Oksijen Tespit Edildi
Hubble Uzay Teleskobu Nedir? – Hubble Ne İşe Yarar? Hubble Uzay Teleskobu oldukça güzel ve ilgi çekici bir hikayesi bulunmakta. Evreni daha iyi anlamımızı ve görmemizi sağlayan bu uzaydaki gözlemevi bize daha uzaktaki galaksileri ve gezegenleri göstermek adına yörüngeye yerleştirildi. Böylece dünyada bulanık gördüğümüz görüntüleri artık uzaydan çekilmiş bir uzay teleskobuyla rahatlıkla görebilecektik. Hubble Uzay Teleskobuna geçmeden önce biraz geriye gitmekte ve konunun önemini anlamakta fayda var. İnsanlığın ilk anlarından beri insanoğlu gökyüzüne ayrı bir bağ kurmuş, yıldızları ve gezegenleri izleyerek kendisine sürekli bir anlam çıkarmaya çalışmıştır. Kimi zaman bazı yıldızları birleştirerek yıldızlara doğada gördüğü hayvan isimlerini vermiştir. Kimi zaman ise gökyüzüne bakıp ne kadar küçük olduğunu, evrende başka insanlar var mıdır gibi sorulara yanıt aramıştır. Tüm bu varsayımlar antik çağlardan beri günümüze gelmekte olan düşüncelerden sadece birkaç tanesi. Evreni izlemek çıplak gözle bir yere kadardır ve gözümüzle gördüğümüz verilere dayanarak bilimsel olarak çalışmalarda bulunmamız pek mümkün değil. Bu yüzden teleskopları inceleyip evreni daha iyi gözlemlemek istedik. Teleskobu elimize alıp gökyüzüne her baktığımızda her zaman yeni ve şok edici gerçeklere tanık olduk. Diğer gezegenleri görmek ve incelemek bize başka gezegenleri de görme heyecanını kattı. Antik çağlardan beri neredeyse varlıklı ve dünyaya iz bırakmış her medeniyet gökyüzünü inceledi ve bunu tarımı iyileştirmek ve senelik hasadının verimini artırmak uğruna çalışmalar da bulundu. Bazıları ise gökyüzünde gördüklerini yaşadığı zamana uyarlayarak bir takım kehanetlerde bulundu. Zaman ilerledikçe rasathanelerimiz gelişti ve daha çok şey görür olduk. Osmanlıdaki rasathaneler hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın. Fakat gördüklerimiz bulanık ve pusluydu. Bunun nedeni dünyanın içerisindeki bulunan parçacıklar ve diğer değişkenlerdi. Tam da bu anda 1923 yılında Hermann Oberth, Robert H. Goddard, Konstantin Tsiolkovski ve Lyman Spitzer gibi isimler yörüngeye bir uzay teleskobunun nasıl yerleştirilmesi gerektiği ve bunun getireceği avantajlar hakkında yazılar ve kitaplar yayınlayarak bu konu üzerinde çalışmalara başladı. Hubble Uzay Teleskobu Tüm bu gelişmelerin ardından aynı yıl HUBHubble Uzay Teleskobu fikri ortaya çıktı ve üzerinde tartışılmaya başlandı. 1970’te, 1983 yılında uzayda çalışmaya hazır bir vaziyette olması planlanırken teknik aksaklıklar ve çeşitli sorunlar ile Hubble Uzay Teleskobu 1990 yılında uzaya fırlatıldı. İsmini Edwin Hubble’dan alan Hubble Uzay Teleskobu 2021 yılına kadar faal olarak hizmet verdi. Uzaydan çok daha rahat bir şekilde evrenin bize fotoğraflarını gönderen Hubble günümüze kadar yüzbinlerce fotoğraf ile bilimi aydınlatmaya devam etti. 1990’da uzaya gönderilmesinin ardından Hubble çok kısa bir süre sonra çalışamaz hale geldi. Bunun nedeni teleskobun aynasının milimlik bir mühendislik hatası ile yanlış takılmış olmasıydı, bu resimleri düzgün çekemeyeceği anlamına geliyordu. Dünya’dan 8 dakika mesafede bulunan Hubble’a hemen bir bakım uçuşu gerçekleştirildi ve tekrar çalışır duruma getirildi. Enerjisini güneş panelleriyle güneşten karşılayan Hubble bu zamana dek toplamda 5 bakım uçuşuyla onarılmış ve yenilenmiştir. 25 Aralık 2021 yılında yörüngeye fırlatılan James Webb Uzay Teleskobu çok daha uzaklara hatta evrenin başlangıcının fotoğraflarını çekmek üzere Hubble’ın yerini aldı. Hubble Uzay Teleskobu şuanda çalışmıyor ve yörüngene indirilmiş durumda. James Webb Uzay Teleskobu 2022 yılının Haziran ayında bize çektiği fotoğrafları göndermek üzere hazır bir durumda beklemekte. James Webb Uzay Teleskobu hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın. Hubble Uzay Teleskobu bize göremediğimiz pek çok şeyi göstermiştir. Bilime dünyasına katkıları inanılmaz ölçüde büyüktür. Onun sayesinde bizden milyarlarca yıl uzaklıktaki galaksileri gördük ve üzerinde araştırmalar yaparak onları kategorize ettik. İnsanoğlunun en başından beridir sorduğu “Evren nasıl var oldu?” sorusunu belki de şimdi James Webb Uzay Teleskobu ile cevaplayabiliriz kim bilir. James Webb Uzay Teleskobuna ait gelecekteki gelişmeleri ve çektiği fotoğrafları heyecanla beklemekten başka çaremiz yok gibi görünüyor şuanda. Hubble Teleskobu Teknik Bilgiler Uzunluğu 13,2m, genişliği ise 4,2m. Ağırlığı 12 tondur. Ayna çapı Güneş panellerinin boyutu Dünyamızdan 559km uzaklıkta. Saniyede hızla yol alır. Yörünge periyodunu 97 dakikada tamamlamaktadır. 1990’dan beri; +1,2 milyon gözlem +120 terabyte arşiv. Hubble Uzay Teleskobu Tarafından Çekilmiş Fotoğraflar .
Bilim insanları, bilim dünyasında uzun zamandır tartışmalara sebep olan sicim teorisinin temellerinden axionlarla ilgili delil elde etmek için uzak galaksileri X-ışını teleskobu ile izliyorlar. Bazı bilim insanları, bilimsel modelleri birleştirip tek bir teori oluşturmak için uzun süredir çalışıyorlar. “Her Şeyin Teorisi” olarak isimlendirilebilecek teori, bilim dünyasının Kutsal Kase efsanesidir. Şimdi NASA’dan bilim insanları, bu Her Şeyin Teorisi'ne kanıtlar bulabilmek adına uzayı gözlemek için bir X-ışını teleskobunu kullanıyorlar. Parçacık fiziğinin Standart Modeli, evreni nano ölçeklerde açıklamak için oldukça yeterlidir. Ancak makro ölçeklerde evrenin anlaşılması sorunu ortaya çıktığında Standart Model yetersiz kalıyor. Albert Einstein’ın genel görelilik teorisi ise gezegenler, yıldızlar ve galaksiler söz konusu olduğunda sağlam bir teori olduğunu kanıtlamıştır. Ancak kuantum ölçeklere karşı genel görelilik teorisi yetersiz kalıyor. Bilim insanları, uzun bir zamandır bu iki teoriyi birleştirebilecek bir teori düşünüyorlar ve çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Aslında bu Her Şeyin Teorisi araştırmaları, Albert Einstein ve Stephen Hawking gibi bilim insanlarının hayatlarının son dönemlerine damga vurdu. Her Şeyin Teorisi konusunda en iddialı teori sicim teorisi oldu. Sicim teorisi, özetle klasik yaklaşımda “sıfır boyutlu noktalar” şeklinde tarif edilen atomaltı parçacıkların, aslında bir boyutlu ve ipliksi varlıklar olabileceği varsayımına dayanıyor. Sicim teorisinin birden fazla versiyonu olmakla beraber bu zamana kadar teoriye dair herhangi bir delil bulunamadı. Bu da bazı bilim insanlarının bu teoriye mesafeli durmasına neden oluyor. NASA’dan bilim insanları bu nedenle, sicim teorisinin delillerini bulmak için Dünya’dan 240 milyon ışık yılı uzaktaki Perseus kümesini gözlemlediler. Chandra X-Ray Gözlemevi’ndeki teleskopla Perseus kümesinde sicim teorisinin temelini oluşturan, iplik gibi göründükleri düşünülen varsayımsal axion isimli parçacıklar arandı. Perseus kümesinde axion parçacıkları gerçekten varsa, parçacıklar fotonlara dönüştükçe X-ışını enerjisinde bozulmalar yaratacaklardır. Yapılan çalışmanın sonuçları ile ilgili yayınlanan makalenin yazarlarından David Marsh, “Gökada kümeleri gibi devasa yapılar, axionlar gibi küçük parçacıklar aramak ise uzak mesafeli yapılar gibi görünse de aslında axionları aramak için harika yerlerdir. Galaksi kümeleri devasa mesafelerde manyetik alanlar ve genellikle parlak X-ışını kaynakları da içeriyorlar. Bu özellik, axion benzeri parçacıkların dönüşümünün tespit edilme şansını artırır” dedi. Araştırmacılar, axionları tespit etmek için 5 gün boyunca Perseus kümesinden veri topladılar. Bilim insanları özellikle Perseus kümesinde bulunan kara deliğin farklı enerjilerde ürettiği X-ışınlarına odaklandı. Eğer axionlar gerçekten Perseus kümesinde olsaydı ışık fotonlara dönüştükçe Chandra teleskobu bunu tespit edebilecekti. Ama ne yazık ki böyle olmadı. 5 gün boyunca elde edilen verilerde axionların varlığını gösterecek herhangi bir şeye rastlanmadı. Buna rağmen araştırmacılar, axionların daha yüksek kütlelere sahip olabileceğini veya bu nedenle kolay kolay fotonlara dönüşmeyeceklerini söylüyorlar. Araştırmacılardan Helen Russell, çalışmalarının axionların göz ardı edilmesini sağlamadığını ama bu parçacıklar hakkında bilgilerin ortaya çıkarılmasına yardımcı da olmadığını sözlerine ekledi. NASA’dan bilim insanlarının axionları arama çalışmaları bu alanda yapılan ilk çalışma değil. Daha öncede plazma odalarındaki elektromanyetik salınımların üzerinde nötron spin etkileri ve normalde olmaması gereken yerlerde manyetik alanların oluşturulması durumları tespit edilmeye çalışılmıştı.
Cevap Hubble Uzay Teleskobu HUT; Nisan 1990'da STS-31 Görevi esnasında Uzay Mekiği Discovery tarafından Dünya etrafındaki yörüngesine yerlestirilen bir uzay Uzay Teleskobu HUT' nun ismi Amerikalı astronom Edwin Hubble’ın anısına verilmiştir. İlk uzay teleskopu değildir fakat HUT en büyüklerindendir ve birçok üstün özelliği vardır. Ayrıca hem hayati öneme sahip bir araştırma aracıdir, hem de astronomi için etkili bir halkla ilişkiler unsurudur. HUT, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı ESA tarafından yapılan ortak bir çalışmadır ve Compton Gama Işını Gözlemevi, Chandra X-ışını Gözlemevi ve Spitzer Uzay Teleskobu projelerinden oluşan NASA’nın Büyük Gözlemevleri programının bir parçasını oluşturur.
x ışını teleskobu ne işe yarar