mLLa.
Uzun süredir okumayı planladığım, MEB’in 100 Temel Eserlerİ arasında yer alan Sol Ayağım Cris Brown’a ait kendi yaşam öyküsünü içinde barındıran otobiyografik bir kitap. Mücadeleli bir yaşam öyküsü. Hayatta asla pes etmemeyi vurgulayan, bir annenin evladına sarılış ve inanışın hikâyesi. Kitap Cris Brown’un “Annemize…” yazmasıyla başlıyor. İlk sayfalar annesinin pes etmemesinden nasıl Cris’e yardım ettiğine ve onun zihinsel engeli olmadığına inanmasından bahsedilerek ilerliyor. Bu sayfalarda umuda sarılmış, umutla birlikte evladına inanmış bir annenin çırpınışlarını okurken etkileniyor, Cris’in çabasına hayran kalıyorsunuz. Her zaman, hep umut var diyerek düşünmeye başlıyorsunuz. Sayfalar ilerleyip, Cris’in hayatına adım attığınızda üzül müyorsunuz diyemem. Üzülüyor, inanıyor ve kendiniz için şükrediyorsunuz. Kitapla ilgili fazla yorum yapmaktan kaçınıyorum. Cris’in başarı hikâyesini okumanızı ve onu anlamanızı tavsiye ediyorum. Bu kitabı okuduktan sonra; Her GünHüzün& Sol ayağım-2’de okuyabilirsiniz. Aralık gününü, annemin yanımda çömelip oturduğu, pes etmemem için beni teşvik ettiği, bir parça sarı tebeşirle “A” harfini çizdiğim o aralık günü hatırladım… Tonny’in beni çalıların arkasında soyduğu, Jim’in kocaman mayosunu bana giydirdiği, kanala bıraktığı, Jim’in “Boğulacak… Sana diyorum” dediği günü hatırladım. Kendi kendimin farkına vardığım o berbat günü, ömrüm boyunca sakat kalacağımı düşündüğümde hissettiğim dehşeti, sonra resim yaptığım günleri ve yatakta yalnız geçirdiğim geceleri, karanlıkta Peter’in yavaşça horladığını hatırladım. Lourdes’u ve Grotto’nun önünde yanan mumları, Sheila’nin aralık sabahlarında kliniğe gelişini, kural saçlarının rüzgârda uçuşmasını ve yüzüne düşen yağmur damlalarını hatırladım. Oturuyor elinde bir kalem tutuyor ve yazacak bir şey bulamıyordu. Bende pencerenin kenarında beynimde bir sürü fikirle oturuyor ama elimle kalem tutamıyordum. İçimden sandalyeyi fırlatmak ve delice koşmak geldi. Annem bana ayağımla A harfini çizmeyi öğrettikten sonra, bütün alfabeyi hemen hemen aynı yolla öğretmeye koyuldu. Kendisine mucizevi bir biçimde sunulan fırsatı değerlendirmeye ve benim dünyanın geri kalanıyla, eğer konuşamıyorsam yazılı olarak iletişim kurmama yardım etmeye karar vermişti. Dikkatimi bu kadar çeken şey tebeşirdi. Uzun, ince sapsarı bir çubuktu. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Tahtanın siyah yüzeyinde öyle belirgindi ki altın bir çubuk gibi etkilemişti beni. Birden kız kardeşimin yaptığı şeyi yapmayı çok istedim. Sonra, ne yaptığımı tam olarak düşünmeden ve bilmeden kardeşimin eline uzanıp tebeşiri ondan aldım; sol ayağımla. Doktorların “bana umut bağlamamasını, başka bir deyişle benim bir insan olduğumu unutmasını, hatta yalnızca karnı doyurulacak, yıkanacak ve sonra bir kenara bırakılacak bir şey olduğumu” söylemenin dışında hiçbir şekilde yardım edemeyeceklerini gören annem o zaman meseleyi bizzat ela almaya karar vermişti. Ben onun çocuğuydum, dolasıyla bu ailenin bir parçasıydım. Büyüdüğümde ne kadar anlayışı kıt ve aciz olsam da, bana ve diğerlerine davrandığı gibi davranacaktı ve misafirlerinin önünde kendisinden asla söz edilmeyen arka odadaki “tuhaf varlık” olmayacaktım. Dışarıdan bakıldığında nasıl görünürsem görüneyim, diğerlerine ne kadar numara yaparsam yapayım, kendime ne kadar yalan söylersem söyleyeyim, sakat olduğum sürece mutlu ve kendimle barışık olmayacağımı çok iyi biliyordum. Acı çeken bu insanları gördükçe, zihnimde yeni bir ışık yandı. Dehşete kapıldım, dünyada bu kadar çok acı çeken insan olduğunu bilmiyordum. Kendini küçük kabuğuna hapsetmiş bir salyangoz gibi, dışardaki kalabalık dünyayı yeni yen görmeye başlıyordum. Bana asıl şaşırtan şey, bunca insanın sakat olması değildi. Beni şaşırtan şey, çoğunun durumunun benimkinden daha kötü olmasıydı. Ben konuşmaya çalıştığımda ise ağzımdan garip sesler çıkıyordu. Erkek kardeşlerim ellerini hiç sorun yaşamadan kullanabiliyorlardı. Benim ellerim ise sağa sola savruluyordu. Hiçbir işime yaramıyorlardı. Benim gözümde iki yamuk et parçasıydılar.
beni sev, yoksa artık kimseye kan bağışlamam. güvercinlere yem atmam. kovalarım hatta. suça meylederim, mey de içerim, mezar da dişlerim. nerede bir yanlış varsa ona karışırım. devlet adamı olurum mesela, devleti soyarım. siyaset yaparım. küfür öğrenirim, çok pis küfrederim. şükretmem asla. ağlarım ulu orta. süreyayı okumam bir daha. evden kaçarım, aklımı kaçırırım, intihar edip bir balık olarak doğarım. en azından seni unutabilen bi mahluk olmanın tadına varırım. silah tutarım, kalemi bırakır sigaraya başlarım. saçlarımı organ mafyasına bağışlarım. bana en ağır darbeleri verenleri de bağışlarım. yetim hakkı yiyeni alkışlarım. yere çöp atarım. tabağımda yemeğimi yarım bırakır komşunun çocuğuna bağırırım. mızıkçılık yaparım. hem de nasıl! elimde bir şişe kezzapla dolanır, sana gülümseyen her adamın yüzüne dökerim. ilaçlarımı aksatırım yemin ederim. kusarım zamansız. yemeğe tuz atmam mesela bir de siz kusarsınız. kursağımda bıraktığın hevesimi sömürge devleti haline getirdiğini yazarım bi kitapta. kitap yok satar, kötü bi kurgu ya! bebeğim bu ülke has edebiyata aç. has… diye başlayan küfürler edeceksin şimdi biliyorum, dur. daha sayacaklarım var. beni sev; sana sarılacaklarım, ağlayacağım konular var. En Güzel Aşk Sözlerini Veya Solyanima Ait Tüm Eserlerini Web Sitemizden Detayli bir Şekilde Araştirabilirsiniz.
KİŞİLER, KARAKTERLER OLAY DİZİSİ, ÖZET 1. A Harfi Christy doğunca bedenindeki farklılıkları, özrü annesi gördü. Bütün zamanını oğluna ayırdı. Zihinsel yetersizliğini kabul etmez. Bakım evine gönderilmesini reddeder. Oğlu sol ayağıyla A’ harfini yazınca mutlu olur. 2. A-N-N-E Alfabenin harflerini öğrenen Christy adını “ kısaltmasıyla yazar, annesine de kitaptaki ANNE kelimesini gösterir. 3. Ev Yedi yaşına basan özürlü çocuk, gezinti arabası’ adını verdiği tekerlekli sandalyesiyle öteki çocuk ve kardeşleri ile oyun oynayabilir. Evde saklambaç oynarken banyoya saklanır. Sally ile Charlie de küvete girip öpüşürler. Christy musluğu açıp onları ıslatır. İki çocuk bir daha eve gelmez. Ağabeyi Tony kavga ettiği için bir hafta oda hapsi cezası verilir. Kızların ilgilendiği Tony’i bir kahraman gibi gören küçük özürlü kardeş, annesinin kucağındayken sol ayağıyla odanın anahtarını alır ve onu kurtarır. 4. Henry Christy’nin arabasına verdiği addır. Onun tahtıdır. Kardeşi Paddy’nin yaramazlıklarına şaşar. Ama özürlü çocuğun yüzmesine herkes şaşırır. Kimse sokağa, toplantılara onunla gitmek istemez. Özürlü olmasının kısıtlılığını anlar. 5. Katriona Delahunt Christy’e bakan hemşirenin adıdır. Annesi de resim yapmasını ister. Çocuk da çabalar. Hemşire güzel ve zarif bir genç kızdır. Hastasının yaşama sevincini artırır. 6. Ressam Noel Resim Yarışması’na Christy de katılır. Katerina gazeteye çocuğun sakat olduğunu bildirir. Gazeteciler çocuk ve ailesiyle görüşüp yayınlarlar. Yarışmanın birincisi de Christy olur. 7. Acıyan Bakış Kahramanımız evin penceresinden dışarıyı seyreder. Güzel kız Tenny ile notlarla haberleşirler. Kız da Christy’i öper. Kardeşi Peter de bu kızı sever ve kıskanır. Kız özürlü çocuktan uzak durur, ona sevgiyle değil acımayla bakar. 8. Hapishane Duvarı On yerdi yaşında bir genç olan kahraman, bunalımdadır. Hayata küsüp intiharı düşünür, vazgeçer. Kendisini ve dünyayı sorgular. Hemşiresi evlenip Bayan Maguire adıyla evden ayrılır. Ablasının da çocuğu doğunca dayı olur. 9. Laurdes Bayan Maguire eski hastasına bir gezi ayarlar. Christy uçakla Fransa’ya geçer. Şifa hamamlarına, mağaralara gider. Birçok sakatın iyileşmek için dua ettiğini görür. Meryem ilahilerini söyler. Hemşire isteyince resim çizip verir ve kendisini araması için telefon numarasını bırakır. Fakat aranmaz. Eve dönen Cris eski sıkıcı günlük yaşayışı sürdürür. 10. Annemin Yaptığı Ev Çocukken kendisini gören Dr. Collins onu ziyarete gelir. Beyin felcine yeni yöntemler uygulamaktadır. Annesi doktorun kendisini tedavi edebileceği geniş evin yapımını tamamlatır. Chris kitaplar okur, bilgilenir. 11. Kısa Süreli Ziyaret Londra’ya uçakla giden genç heyecanlıdır. Bayan Collins Christy’nin tedavisine başlar. Hastanın sol ayağını kullanmasına izin vermez. Bu karara hasta üzülür. 12. Ne Olabilirdi? Dublin Ortopedi Hastanesindeki hastaların çoğu çocuklardır. Christy de bunlardan biridir. Sheila adlı kızı sever ve çalışmalara istekle katılır. Mektuplaşırlar. Kahramanımız acı ve dertlerini yenmeye gayret eder. 13. Kalem Mektuplarını söyleyerek kardeşlerine yazdırır. Yazar olmak ister. Evdekiler yazma tekniğini ve yöntemini bilemez. Yardım istediği Dr. Collins onu destekler. 14. Acıma Değil, Gurur Hastanedeki doktorların bazısı ayrılınca Christy etkilenir. Hasta ile bakıcı ve doktorların arasındaki sevgi bağının önemi vurgulanır. 15. Klişeler ve Sezar Özürlü genç sabır ve çalışma ile yazarlıkta başarılı olur. Dr. Collins’in tuttuğu özel öğretmen onun klişelerden kurtulmasını ve kısa cümlelerle yazmasını önerir. Christy sol ayağını kullanarak yazılar yazmaya başlar. 16. Onun İçin Kırmızı Güller Dr. Collins beyin felci hastaları yararına bir konser düzenler. Şarkıcı Buil Ives de katılır. Collins konserden sonra Christy’nin otobiyografik romanının ilk bölümünü okuyunca herkes yazarı alkışlar. Chris başarısından dolayı kendisine verilen kırmızı gülleri annesine sunar, onu onurlandırır. METİN V KATRİONA DELAHUNT Bu sefer ne terleme ne de titreme vardı. Gayet düzgün bir şekilde yapmıştım. Şimdi bir boya fırçası tutuyordum, kırık bir parça tebeşir değil. Ama aynı anlama geliyordu; dış dünyayla iletişim kurmak için yeni bir yol keşfetmiştim, sol ayağımla konuşmak için yeni bir yol. Zaman geçtikçe, küçük boya kutuma daha bağlanır oldum. Peder’in bir şeye karşı çıktığı zamanlarda suratının aldığı halden, komşu kedisi Tibby, yiyip bitirmeden önce çöp kutusunda duran, bir avuç ölü balığa kadar her şeyi çiziyordum. Sonra annem bana daha çok boya, fırça ile bir iki resim defteri ve kalem alabilmişti. Doğal olarak bu benim ifade alanımı genişletmişti ve daha geniş konular seçmeme fırsat veriyordu. İlk birkaç haftalık kararsızlıktan ve beceriksizlikten sonra, yeni oyunumla iddialı bir şekilde ilgilenmeye başladım. Her gün, yukarıdaki arka yatak odasında tamamen kendi başıma resim yaptım. Değişiyordum. O sıralar bunun farkında değildim; ama beni mutsuz eden şeylerin bazılarını unutmak ve yeniden mutlu olmak için yeni bir yol bulmuştum. Her şeyden önemlisi kendimi unutmayı öğrenmiştim. Artık erkek kardeşlerimle dışarı çıkmayı özlemiyordum; çünkü zihnimi canlı tutacak, her günümü dört gözle bekleyecek bir şey haline dönüştürecek bir şeylere sahiptim. Saatlerce, ayak parmaklarım arasında fırçayı tutup, sağ bacağım sol bacağımın altına kıvrılmış, kollarım iki yanıma sıkıca dayanmış ve ellerim sıkılı bir şekilde yerde çömelip oturuyordum. Bütün boyalarım ve fırçalarım etrafımda olurdu. Annemle babamdan resim yapacağım kâğıtları, sabit kalacak bir şekilde çiviyle tutturmalarını istiyordum. Tuhaf bir pozisyon gibi görünüyordu; kafam neredeyse bacaklarımın arasında ve sırtım bir tirbuşon kadar eğri duruyordu. Ama en güzel resimlerimi bu şekilde yapmıştım. Tahta zemin benim tek resim sehpamdı. Yavaşça, bunalımımdan çıkmaya başladım. Resim yaparken saf bir haz duyuyordum; daha önce hiç hissetmediğim, beni benden alan bir duygu. Bunalıma girdiğim ve evdeki herkese sinirlendiğim tek anlar resim yapmadığım zamanlardı. Başlarda annem beni resim yapmaya teşvik ederken doğru şeyi yaptığını, mutsuz olmak için daha az zamanımın kalacağını düşünüyordu. Ama bir süre sonra endişelenmeye başladı; çünkü yalnız başıma çok fazla zaman geçiriyordum. Yukarıdaki yatak odasında her şeye, hatta kendime bile kayıtsız bir halde saatlerce resim yaparak oturuyordum. Annem sıkça yukarı gelip, odaya parmak uçlarında girerek bir şey isteyip istemediğimi sorardı. Orada beni bir resme eğilmiş, parmaklarımın arasında fırçayla bulurdu; sol ayağımı Peter ve Paddy’nin ellerini kullandığı kadar kolayca kullansam da bazen gözlerimin üzerine düşmüş saçımı düzeltmek ve alnımdaki teri silmek için gelirdi. Neredeyse tüm gün bir resmin önünde yerde eğilerek oturmaktan dolayı, vücudumun geri kalanında çok büyük bir gerginlik olurdu. Annemin, iyi olup olmadığımı kontrol etmek için hemen her gelişinde basımı kısaca sallar ve homurdanırdım. Sonra bir gün, ben yaklaşık on bir yaşındayken, annem hastalanarak yirmi ikinci ve son çocuğunu doğurmak üzere Rotunda Hastanesine götürüldü. Birkaç hafta sonra bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. En küçük erkek kardeşim doğduktan sonra hastalandı ve durumu hızla kötüleşti. Hepimiz evde kötü bir durumdaydık. Annemin gitmesiyle sanki evin üstüne ölü toprağı serpilmişti. Bu bir saatin içini çıkarıp, akreple yelkovanı hareketsiz ve güçsüz bırakmak gibi bir şeydi. Artık resim bile yapamıyordum; hiçbir şeye karşı ilgim kalmamıştı; çünkü annemin öleceğini düşünüyordum. Chiristy Brown, Çev. Kaan Mutlu, Sol Ayağım, Nokta Kitap, İstanbul 2005, CHRİSTY BROWN 1932- . İrlandalı. Duvar ustası babanın 23 çoğundan biridir. Beyin felci geçirir. Sadece sol ayağını kullanabilir. Yüzmeyi, resim yapmayı ve yazı yazmayı başarır. 16315
my left foot isimli romanin turkce adi. topun gelisine cok pis vurabilen yetenekli ayagim sol elim dükkanının çok iş yaptığını duyan türk atılımcıların kuracağı işletme. potansiyel sergen yalcin kitabi adi. sağ kolumun kankası. o ne zaman yolda yürürken ileri hamla yapsa sol kolumda onunla beraber gidiyor. durduramıyorum. christy brown isimli beyin felci geçirmiş bir insanın sol ayağını kullanarak hayata tutunuşunu anlatan, mebin 100 temel eser arasında gösterdiği, filmi de olan etkileyici otobiyografik roman. sözlük ortamına geç katılmış bu yüzden kutsal bilgi kaynağı halini değil çöplük halini görmüş ve inciden hallice bir durumdayken iyi entryler bırakmaya çalışacağı için şanssız öte yandan hedefine ulaştığı için tebrik ettiğim ayaklarıyla harikalar yaratan danışmanımbağımsız sinema yoldaşımgülme efektimgoygoy bebesi. dün geldiler bugün beğenmiyorlar tarzı sikko savunucuların kaldığı ekşi sözlükte yazar olmuş geldi dedikleri yazarın kapanan hesaplarının olmasını falan akıllarına getirmezler. 2005 de hakikatten dünki tarihtir. ayrıca yarrak gibi bi siteye gelmiştir evet baknızlardan ibaret olan entrylerle günün kurtarıldığı, çöp başlıklarla dolu sikkoooo bir sözlük. beğenmeyen çeker gider diyen sikko beyinlerin sözlüğüne ben elimden geleni yapıcam açıcam elektrikli süpürgeyi süpürecem tozu pisliği. formatı ben belirliyorum, sözlüğün sahibi benim ya. sikik beyinliler. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
sol ayağım kitabındaki güzel sözler